ysfchn

ysfchn

"Saklayacak bir şeyim yok." Hayır var.

"Saklayacak bir şeyim yok." Hayır var.

Ort. 4 dk.

Eğer madem saklayacak bir şeyiniz yoksa, gösterecek bir şeyiniz de yoktur demektir. Peki buna rağmen neden mahremiyetinize önem vermeyesiniz ki?

Şunu söylemek gerekiyor, dijital verilerin depolandığı sunucular inşa etmek ve bunları işletmek ücretsiz değil. Bulut dediğimiz olay, özetle verilerinizin dünyanın öbür ucundaki makinelerde tutulması ve işlenmesi demek, yani doğal olarak bunun finansal bir gideri var. Fakat milyar dolarlık şirketler, bu bulut hizmetlerini tüketicilerine bir şekilde ücretsiz sunabiliyor. Bu hizmetlere örnek vermek gerekirse, e-posta, fotoğraf yedekleme, dosya depolama ve daha niceleri.

Bu tarz büyük şirketler, bu servislerin birçoğunu bildiğiniz gibi ücretsiz sunuyorlar, daha doğrusu, sunabiliyorlar; fakat bunun asıl sebebi kendi ceplerinden seve seve karşılamak istediklerinden dolayı değil. Aynı şekilde hayrına da yapmıyorlar. Çünkü eğer gerçekten cebinizdeki paraya ihtiyaç duyacak olsalardı, muhtemelen bu hizmetleri size ücretsiz şekilde sunmaya devam etmezlerdi. Fakat aldığınız hizmetin bir ödemesi olmalı, değil mi? Burada da kişisel verileriniz devreye giriyor. Çoğu şirket için ödemenizi para ile değil, kişisel verileriniz ile yapıyorsunuz. Çünkü hakkınızda yeterince bilgiye sahip olan bir şirket, sizin onlara cebinizden verebileceğiniz paradan daha da fazlasını, kişisel verilerinizi kullanarak yine sizin üzerinizden kendi partnerlerine satarak elde edebiliyorlar.

Ne yazık ki, şirketlerin bu davranışlarına dur dedirtilebilecek bir para miktarı yok. Kar amacı güden şirketler doğal olarak her zaman daha fazla gelir elde etme amacı ile hareket etme eğilimindedirler, hareketlerinin etkileri zarar verici olsa bile. Elbette dünya çapında yasalar bunun için var; insanların kişisel verilerinin korunması amaçlanılıyor, ne kadar etkili olduğu tartışılır olsa da[1]... Fakat Türkiye özelinde konuşursak, bu yasaların pek uygulanmadığı aşikar.

Ve durumun gün geçtikçe korkunç bir boyuta ulaşıyor olmasını şimdiki ve gelecek nesiller için endişelendirici buluyorum. Fakat tüketiciler olarak bunu durduramıyorsak bile bunun farkında olarak yaşamamız ve kendi kişisel bilgilerimizi bu milyar dolarlık şirketlerden olabildiğince korumaya çalışmamız mümkün.

İşte, bu yüzden "saklayacak bir şeyim yok" bahanesinin arkasında durulmasını doğru bulmuyorum. Şirketlerin bu denli davranışlarına göz yummak, şirketlerin insanların verilerini yasal açıklardan faydalanarak etik olmayan şekillerde toplamasının ve bu veriler üzerinden kar elde etmesinin normalleştirilmesine de ön ayak oluyor.

Herkesin bir özel hayatı var. Buna en basit örnek; "Tuvalette ne yapıldığını herkes biliyor, ama yine de tuvaletin kapısını kapalı tutuyorsanız, önem verdiğiniz ve korumak istediğiniz bir mahremiyetiniz vardır" olacaktır, çünkü kendi mahremiyetinizin sağlanmasını talep etmek gayet olağan bir durum.

Elbette gerçek hayat ile dijital hayat ile aynı değil, fakat dijital hayatınızda da aynı tutumu sergilememeniz için hiçbir neden yok. Birçoğu bunu "anonimlik" olarak görüp sadece suçlulara yakıştıracak bir şey olduğunu düşünse de durum böyle değil. Anonimlik ile mahremiyet ayrı kavramlardır; "anonimlik" ile internette herkesten kimliğinizi saklarsınız, "mahremiyet" ile kişisel bilgilerinizin hangi amaçla kullanıldığına veya kimlere paylaşıldığını kontrol altına alırsınız. Örneğin, evinizdeki televizyonunuzun hangi kanalları ne sıklıkla ne zaman izlediğiniz hakkında bilgi toplayıp kendi sunucusuna (sizden habersiz ve/ya kontrolünüz olmadan) göndermesi, bir mahremiyet ihalidir, bir de üstüne sizi tespit edebilecek (adınız, e-postanız, yaşınız gibi) bilgileri de topluyor ise, bu da anonimlik ihlalidir.

Anonim kalmak istemeyebilirsiniz, veya bunda bir sakınca görmeyebilirsiniz, fakat mahremiyetinizi korumaya özen göstermelisiniz. Çünkü şirketler, sizin aktiviteleriniz ile bilgi toplamaya devam ettikçe, sizin bir profilinizi oluşturmaya her geçen gün bir adım daha yaklaşmış oluyor. Bugün, belki sadece izlediğiniz kanalların analizini toplayan bir televizyonunuz olsa da, yarın, telefonunuzdaki sosyal medya uygulamasının etkileşime girdiğiniz içeriklerden hangi partiye oy verme eğiliminde olduğunuzu tespit edebilmesi olası. Ve sizinle alakalı toplanan bu verilerinizin, yine sizin aleyhinize kullanılması an meselesi - sanki günümüzde bunu yapmıyorlarmış gibi. Ayrıca, küçük/büyük fark etmeden verilerinizi paylaştığınız kuruluşlar, kendilerine yapılan siber saldılardan dolayı verilerinizin de sızdırılmasına yol açabilir. Bu yüzden;

Mahremiyet bir insan hakkıdır, bu hakkı değersizleştirmemek gerekiyor.


Ayrıca, hazır konusu açılmışken, sadece mahremiyeti işgal ettiklerinden dolayı değil, hiçbir konuda bu milyar dolarlık şirketlerin savunuculuğunu da yapmamak gerekiyor. Ne yazık ki birçoğu insanları sadece bir gelir yığınından ibaret olarak görüyor.


  1. Sıkıntı, yasaların zaman zaman yetersiz kalması veya caydırıcı olmaması ile beraber, mahkeme süreçlerinin uzun sürüyor olmasından da kaynaklı. Ne de olsa bu şirketler yasalar fark etmeksizin yaptığı işleri yapmaya devam edecekler - ceza almaları kesinleşene kadar kanun önünde "masum"lar sonuçta.